Kâr amaçlı değil, ihtiyaç odaklı! Sermayeden değil, emekten yana bir belediyecilik!
31 Mart 2024 yerel seçimlerine derin bir ekonomik krizin yanı sıra saray rejiminin demokratik hakları kısıtladığı bir sosyal ve siyasal atmosfer içerisinde giriyoruz.
Gündemimizin temelini oluşturan ekonomik kriz-yoksulluk ve belediyelere kayyum atanması, en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının tanınmaması gibi baskıcı uygulamaların yanı sıra 6 Şubat depremlerinin yaraları hala sarılmış değil. Depremzedelerin sorunlarını çözmek ve uzmanların geliyor dediği başta İstanbul olmak üzere yeni depremlere hazırlanmak yerel yönetimleri ilgilendiren acil gündemler olarak önümüzde duruyor.
Türkiye’de her kesim belediyelerden her kesimin beklentileri var ancak aynı şekilde değil. Ultra zenginler belediyelerle ihaleler almak, emekçilere zarar vermek uğruna zenginliklerine zenginlik katmak, biz işçi ve emekçilerden alınan vergilerle oluşturulmuş bütçeyi kendileri için kullanmak maksadıyla yakından ilgileniyorlar.
Biz emekçiler ise yerel yönetime gerçekten ihtiyaç duyan kesimleriz. Bizler için belediye kâr değil, ihtiyaç demektir. Bu sebeple İşçi Demokrasisi Partisi olarak 31 Mart yerel seçimlerine İstanbul ve Manisa’da sürdüreceğimiz çalışmaların yanı sıra tüm Türkiye için nasıl bir belediyecilik savunduğumuzu anlatma sorumluluğu ile giriyoruz.
İşçi Demokrasisi Partisi olarak, belediyeye ihaleler olarak bakan, halkın gözünü boyamak için hizmet makyajını kullanan düzen partilerinin kâr odaklı ve denetime kapalı belediyeciliğinin karşısında duruyoruz. Yerel seçimlere dair vaatlerde bulunup, partimizin en iyisini yapacağını söyleyen bayağı yalanları tekrarlamıyoruz. İDP doğrudan demokrasiye inanır, yönetenlerin denetlenip görevden de geri çağrılabilmesi gerektiğini savunur. Belediyelerin belediye imkânlarının kaymağını yiyenler tarafından yönetilmesine, ehveni şerci olarak dahi bakıp razı olmaz.
Biz, deprem korkusu yaşayan, altyapı hizmetleri alamayan, aşırı iklim olaylarından en çok etkilenen, dili, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi, inancı ya da inançsızlığı üzerinden baskı yaşayan bu sorunların her birinin birinci dereceden muhatabı olan işçi emekçilerin belediyeleri yönetmesi gerektiğine inanıyoruz.
Patronların çıkar bataklığına düşmüş, bürokratik, denetimden uzak ve ayrımcılık uygulayan belediyeciliği en çok bizi etkiliyor. Depremde ölenler ultra zenginler olmuyor. Sele kapılan, susuz kalan, toplu taşıma gelmediği ya da tıklım tıkış dolu olduğu için işine, evine geç kalan da onlar değil.
İşçi Demokrasisi Partisi ihtiyaç odaklı bir yerel yönetimin ancak ve ancak emekçilerin yönetimi ile mümkün olduğuna inanır. Bu yüzden 31 Mart yerel seçimlerinde de kapitalist sömürü ve baskı düzeninin cenderesindeki patron belediyeciliğinden kopmak için “emekçiler yönetmeli” diyen çağrımızı tekrarlıyoruz.
Hayatı ve tüm değerleri yaratan emekçilerin belediyeleri en iyi yönetecek kişiler olduğunu biliyor ve tüm emekçileri aşağıdaki talepleri dillendirerek birleşmeye çağırıyoruz.
31 Mart Yerel Seçimlerinde Acil Taleplerimiz
1. Belediyelerde emekçi yönetimi ve denetimi
Emekçilerin doğrudan katılımıyla gerçekleşecek bir belediye yönetimi için belediye yönetimleri, sokak ve mahallelerden seçilecek temsilcilerden oluşacak biçimde yeniden örgütlenmelidir. Belediyelerin yönetimini, beş yıl boyunca denetleyemeyeceğimiz kişilerin eline bırakamayız. Bu nedenle seçtiklerimizi denetlemenin lafta değil uygulamada olabilmesinin ilk şartı seçtiklerimizi her an geri çağırabilmektir.
- Seçenlere, seçtiklerini geri çağırma hakkı, her düzeyde işçi denetimi! Belediye emekçileri değil, emekçiler belediyeyi denetlesin!
- Gizli meclis toplantılarına, bürokratların denetimindeki belediye encümenine hayır! Tüm faaliyetler, defterler ve kayıtlar halkın denetimine açık olsun!
- Tüm önemli kararlar, halkın söz ve oy hakkıyla katıldığı genel meclis toplantılarında alınsın! Meclisler mahallelerden tek tek seçilmiş ve seçmenler tarafından geri alınabilen temsilcilerden oluşsun!
- Zabıtanın görev ve yetkileri emekçiler ve ev kadınları tarafından seçilmiş semt komitelerine devredilsin.
2. Depreme dayanıklı, sağlıklı konut
6 Şubat depremlerinin ardından bir yıl geçti ve depremzedelerin konut sorunu halen çözülemedi. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin neredeyse tamamı bir deprem kuşağında yer alıyor. Yalnızca ultra zengin inşaat tekelleri ve lüks konutlardan alınacak vergilerle her emekçinin nitelikli, depreme dayanıklı ve güvenli bir konutta barındırılması mümkündür.
- Barınma tüm emekçilerin toplumsal hakkıdır! Herkes için suyu, elektriği, merkezi ısıtması olan depreme dayanıklı sağlıklı konut!
- Depremzedelerin konut sorunu derhal çözülsün. Boş konutlar ve inşaat tekelleri kamulaştırılarak depremzedelere ve depreme dayanıksız konutlarda yaşayanlara sağlıklı barınma olanağı sunulsun!
- Tüm emekçilerin dayanıklı konutlarda yaşayabilmeleri için, konutlara deprem denetimlerin arttırılması, ultra zenginlerden alınan vergilerle emekçilerin sağlıklı ve depreme dayanıklı konutlarda yaşamaları sağlanmalıdır.
- Barınma hakkı için toplu konut kooperatifleri kursun! Sosyal konut uygulamaları hayata geçirilip, gençlerin konuta ulaşımı kolaylaştırılsın.
3. Çeşmeden içilebilir, ücretsiz su! Tüm atıksular ileri düzeyde arıtılsın!
Bir avuç su tekelinin kârı için paketlenen suyun toplumsal maliyeti, çeşmeden akan, sağlıklı arıtılmış suya erişimden çok daha fazladır. Paketlenmiş su, sağlık denetimi yapılamadığı için bir halk sağlığı sorunudur ve atık sorununa yol açmaktadır. Şebeke suları, arıtma tesislerinden içilebilir nitelikte çıkarken, eskimiş boru sistemlerinden ötürü kalitesi tartışmaya açılmakta ve sonuç olarak da yerli ve yabancı su tekellerinin önü açılmaktadır. Oysa sağlıklı suya erişim tüm emekçilerin hakkıdır.
Yıkıcı sonuçlarını müsilaj sorununda da gördüğümüz üzere Türkiye genelinde, nitelikli seviyede arıtım yapılmaksızın atık sular denizlere deşarj edilmektedir. Kamu kaynakları inşaat şirketlerine akarken, doğal denge yok edilip halk sağlığı hiçe sayılmaktadır.
- Tüm altyapı yenilenerek, çeşmelerden sağlıklı ve ücretsiz içme suyuna erişim mümkün hale getirilmelidir!
- Tüm atık sular ileri arıtımdan geçirildikten sonra alıcı ortama deşarj edilmelidir!
4. Sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim
Türkiye’de gıda ürünleri enflasyon şampiyonluğuna oynarken ciddi bir gıda güvenliği sorunu da söz konusudur. Paketli gıdaların içeriği bile tartışmalı, denetimin yetersiz olduğu açıktır. Marketlerdeki fahiş fiyatlara rağmen çiftçinin üretimi geçimine yetmemektedir. Gıda tedarik zinciri emekçileri sağlıksız gıdalarla beslenmeye itip, fahiş fiyatlara sebep olurken tüm sistem yalnızca gıda ithalatçıları, süper marketler ve aracıların lehine çalışmaktadır. Sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim yerel yönetimlerin çözebileceği bir sorundur.
- Tüm belediyelerde tarımsal üretim başlatılıp desteklenmelidir. Tarıma uygun araziler ve bostanlar halkın kullanımına açılmalıdır. Bu alanlara imar izinleri verilmemelidir!
- Belediyeler çiftçilerle anlaşmalar yaprak aracıları kaldırıp, doğrudan üreticiden gıda ürünleri temin etmelidir. İçeriği ve üretim süreci işçilerce denetlenen bu güvenilir gıdalar sürekli faaliyet gösteren Belediye Tanzim Satış Mağazalarında erişime açılmalıdır. Ucuz ve sağlıklı gıdaya erişim sağlanmalıdır.
5. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir belediyecilik
Kadın ve lgbti+lar, AKP yönetimi ve onun yerellerde cisimleşmiş hali olan belediyeciliğin kadın emeğini değersiz kılan, güvencesizleştiren; bakım işlerini kadınların üzerine yıkan; kadınlara ve lgbti+lara ayrımcılık uygulayan, erkek-şiddetini cezasız bırakan politikalarının acı sonuçları ile her an karşı karşıyalar. Oysa belediyeler ihtiyaç duyduğumuz toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı sosyal politika ve uygulamaların merkezi olması gereken yerlerdir. Güvenli ve yaşanabilir konutlara, ücretsiz kreşlere, sığınma ve dayanışma evlerine, temiz ve sürdürülebilir gıdaya, suya, doğum kontrol yöntemleri dahil pek çok sağlık hizmetine hepimizin ayrımcılığa uğramadan erişebilmesini sağlaması gereken yerlerdir.
- Bakım emeğinin toplumsallaştırılması için her mahalleye ücretsiz kreş, yemekhane ve çamaşırhane!
- Erkek şiddeti ve cinsel istismar karşısında koruyucu politikalar için Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) artırılmalı, her mahalleye Cinsel Kriz Merkezleri ve sığınma evleri açılmalıdır.
- Kadınlar ve lgbti+lar için ücretsiz koruyucu sağlık hizmetleri hakkı!
- Yerel yönetimlerde eşit temsil, söz ve karar hakkı! Yönetimde ve belediye meclislerinde kadın temsiliyetinin sağlanması için politika ve önlemler hayata geçirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği birimleri ile bu mekanizmalar denetlenmelidir.
6. Herkese parasız sağlık, parasız eğitim!
İşçilerin, kadınların, çocukların, yaşlıların sağlık sorunları için yeterli bir devlet hastanesi ve meslek hastalıklarıyla ilgilenen bir kurum yok. Oysa, birçok özel hastane var. Özel klinikler insan sağlığı için değil, kâr etmek için kuruluyor.
Türkiye’nin pek çok şehrinde özel okul sayısında ciddi bir artış yaşanırken, devlet okullarının niteliği düşüyor.
• Sağlık hizmetleri, özel hastanelerin kâr anlayışına terk edilemez. Donanımsız Şehir Hastaneleri değil, tam teşekküllü bir devlet hastanesi!
• İşsizler, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere herkese ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti!
• Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim.
7. Ekolojik yıkımla mücadele eden bir belediye
Bugüne değin sürdürülen kentsel dönüşüm, deprem riski en yüksek olan konutların dönüşümü değil, rantı en yüksek olan yerlerin inşaat şirketleri lehine dönüşümü ve imar izni olmayan ormanlık alanların imara açılması ile sürdü. İşçi sınıfının yaşayamayacağı lüks konutların sayısı artarken, işçi sınıfına en iyi ihtimalle yeni ama daracık, kötü malzemeli ve sağlıksız konutlar reva görüldü. İşçi sınıfının kullanımına açık olmayan mega projelerle emekçilerin vergileri inşat şirketlerine aktarılırken, doğmamış çocuklar bile borçlandırıldı, doğaya büyük bir zarar verildi, devasa ekolojik yıkımlar yaratıldı. Kâr değil, ihtiyaç için yapılan bir belediyecilik ekolojik yıkımları da durdurup emekçilerin yaşamını iyiye götürürken doğayı koruyabilir, kentsel yeşil alanları arttırabilir.
- Müteahhitler için imar planı değil, su havzalarının ve ormanlık alanları koruyan, yeşil alan ve çocuk parklarına öncelik veren düzenlemeler yapılsın.
- Çevreye ve insan sağlığına zarar veren tüm fabrikalara göstermelik değil, gerçek denetim. Denetim kamu tarafından yapılsın ve istihdam yaratılsın.
- Çevreyi kirleten, usule uygun olmayan tüm işletmeler işçi denetiminde kamulaştırılsın, iyileştirilene kadar faaliyeti durdurulsun, emekçiler ve doğa korunsun!
- Sağlıksız üretim yapan ve işçi sağlığını tehdit eden işyerlerinde işçilere önlem alınıncaya kadar üretimi durdurma hakkı verilsin!
- Tüm yıkımlarda belediye tarafından asbest denetimi yapılsın!
- Çöpe atacak tek kuruşumuz yok! Yurtdışından çöp/hurda ithalatına son! Belediyeler hammadde olarak kullanmak üzere, cam, metal, plastik, kâğıt ve yağ gibi atıkların toplanmasını sağlayıp kendisine kaynak oluştursun. Atık yönetim planları belediyeler tarafından şirketlerin kâr için değil, çevreyi ve emekçileri korumak için düzenlensin.
- Su havzaları, mera ve orman arazilerinin satılması ya da kiralanması yasaklansın! Başta su havzaları olmak üzere tüm doğal varlıklar korunsun.
8. Kâr gözetmeyen, güvenli toplu ulaşım
Ulaşım sorununun çözümü, toplu taşımacılıktır. Bugün belediye yönetimlerinin özelleştirmeci anlayışları nedeniyle pahalı, tehlikeli bir ulaşım sistemi egemendir.
- Güvenli, kâr gözetmeyen bir ulaşım için toplu taşımacılık! Özel otobüs-dolmuş rantı değil, belediye otobüsü ve güvenilir raylı sistem!
- Raylı sistemlerin teknik raporları ve denetimleri emek, meslek örgütlerince halka açık şekilde incelensin!
- Taksi plakası rantına, taksilerde güvencesiz çalışmaya ve mafyalaşmaya son! Plakalar kamulaştırılsın, şoförler kamu çalışanı haline gelsin, taksiler güvenilir ve daha ucuz hale getirilsin!
- Yolu yapılmamış tek bir semt kalmasın!
- Yolda geçen zaman iş süresinden sayılsın!
9. Belediye çalışanlarına ve bütün emekçilere yeterli ücret, sigorta ve sendika hakkı
Patronlar, belediyelerdeki işçileri düşük ücretle, sigortasız ve sendikasız çalıştırabiliyor, işten çıkarabiliyor, iş güvenliği önlemlerini almıyor. Belediyeler ucuz işçi pazarı, iş kanununu bile uygulamayan patronların cenneti olmasın.
İnsanca yaşanacak bir ücreti ve çalışma koşullarını denetlemek de belediyenin görevi olmalı. Tüm emekçiler için olduğu gibi, belediye emekçileri için de;
- Tüm işçi ve emekçiler için sendikalaşma hakkı! Örgütlenme önündeki tüm engeller kaldırılsın!
- İşten çıkarmalar yasaklansın! Sigortasız, kayıt dışı çalıştırma ve çocuk emeği yasaklansın!
- Ücretlerde azaltma olmaksızın iş saatleri kısaltılsın. Tüm işler çalışan nüfus arasında paylaştırılsın! Haftalık çalışma süresi 35 saat olsun!
- Çıraklara, genç işçilere, kadın işçilere, farklı iştirakler arasındaki ücret adaletsizliğine son! Eşdeğer işe eşit ücret!
10. Belediyeler krize ve işsizliğe karşı istihdam olanakları yaratmalıdır
Belediyelerin yaptığı her iş asli iştir. Ancak bugün belediyeler atık yönetiminden, destek hizmetlerine pek çok işini hizmet sözleşmesi yaparak özel sektöre terk etmektedir. Bugünkü belediyeciliğin bir patron belediyeciliği olmasının yapısal sorunlarından biri budur. Belediyelerde taşeronun sonlanacağına dair verilen müjdelere rağmen belediyelerde taşeron uygulaması halen devam etmekte bu durum da pek çok emekçinin üç kuruşa ve güvencesiz çalışmasına ve ihaleyi alan taşeron firmaların zenginleşmesine sebep olmaktadır.
Emekçilerin yöneteceği bir belediyede güvenceli bir istihdam yaratılabilir.
- Kadro oyalamasına, işe alım mülakatlarındaki torpile son! Tüm belediye çalışanlarına kadro ve iş güvencesi!
- Belediyelerdeki yozlaşmanın sebeplerinden olan hizmet alımı sözleşmelerine, sözleşmeli işçiliğe, taşeronlaşmaya son! Belediyede yapılan tüm işler asli iştir. Tüm taşeron ve sözleşmeli işçiler belediyenin kadrolu işçisi olmalıdır!
11. Gençlik için güvenceli bir gelecek
İşçi, işsiz ve öğrenci gençlik için güvenceli bir geleceği inşa etmeye başlayabilmek için:
- İl dışından gelmiş olan veya eve çıkma durumu olmayan öğrencilere parasız yurtlar!
- Kâr amacı taşımayan lokantalarla işçi gençlere ve öğrencilere parasız ve sağlıklı gıda!
- İşsiz, işçi ve öğrenci gençlik için tüm spor alanlarına, müzelere, kütüphanelere, tiyatrolara ve sinemalara parasız giriş!
- Masrafları patronlar tarafından karşılanan eğitim kursları! Zanaat eğitim saatleri çalışma süresinden sayılsın!
- Belediyenin açacağı işyerlerinde işsiz gençlere öncelik tanınsın!
12. Engelliler için erişilebilir kent
Kapitalist sistemin bilinçli bir şekilde dışarıda bıraktığı engellilere yönelik her türlü ayrımcılığın son bulduğu bir yerel yönetim! Duyarlı görünmek için değil, gerçekten engellileri sosyal hayata katan kent politikaları için:
- Kentin engelliler ile geliştireceği tüm projelerde engelliler de yönetimde olsun!
- Engelli dostu ulaşım, kent planlaması, kamusal mekânlar, sosyal alanlar, işyerleri oluşturulsun!
13. Kayyum uygulamalarına son, belediyeden anadilde yararlanma hakkı
Kâr değil, ihtiyaç için emekçilerin yönettiği bir belediyecilik anlayışı ile genel oy hakkını dahi hiçe sayan kayyum politikaları asla uyuşamaz. Başta Kürt illeri olmak üzere seçilmiş belediye başkanları tanınmalı, kayyum uygulamalarına son verilmeli, inkâr ve ayrımcılığın son bulması için belediye hizmetlerinden anadilde yararlanma hakkı tanınmalıdır.
14. Göçmenler ve sığınmacılar için yaşanılabilir kentler
- Şehirde ayrımcılığı ve şiddeti körükleyecek her türlü davranışa ve söyleme son verilsin.
- Göçmenlerin ve sığınmacıların ucuz işgücü olarak görülmesine karşı denetleme; göçmen işçilere iş güvencesi verilsin.
- Göçmenlerin ve sığınmacıların barınma, beslenme, eğitim gibi temel ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması için belediyeler görev alsın.
- Göçmenlerin ve sığınmacıların kent hayatından insan onuruna yakışacak şekilde faydalanabilmesi için belediye hizmeti çok dilli bir şekilde sağlansın. Göçmen ve sığınmacılara yaşadıkları bölgenin ana dilinin dersi verilsin.
Kaynak var!
Sermaye sınıfı belediyelerin gelişmesi için hiçbir maddi fedakârlık yapmıyor. Belediyelere zenginlik katan patronlar değil, emekçilerdir. Deprem vergisi, çevre temizlik vergisi, kaldırım parası derken soyulan hep emekçiler oluyor. Öyleyse, yerel yönetimler için kaynak, en başta patronlardan alınacak vergilerdir.
- Vergi patronlardan, zenginlerden alınsın!
- Yolsuzluk yapanın malları kamulaştırılsın!
- İşsizlerin oturduğu konutların elektrik ve su borçları silinsin!
Bütçeden iç ve dış borçlara, silahlanmaya ve pahalı devlet bürokrasisine ayrılan paylar emekçiler için kullanılmalıdır.
- İç ve dış borçlar ödenmesin!
- Dış borca, patrona teşvike, faize, hortumcuya, savaşa değil emekçiye bütçe!
- Kaynaklar savaşa, batık bankalara değil emekçilerin hizmetine!